Dilimiz, Bayramımız ve TRT Konuğu Hayati Bey…
Türk Dil Bayramları bu şehrin bir güzelliğidir. Eleştiririz, beğenmeyiz, eksik ve yanlışlar buluruz, ama yine de kutlar Mehmet Bey’e olan vefamızı, dilimize verdiğimiz önemin gereğini yaparız.
Bu yıl salgın nedeni ile kutlamalar sınırlı kalacak.
Sosyal medyada Karamanseverler coştu ve paylaşımları ile yine de konuya sahip çıktılar.
TRT de tam bu günlere denk gelen bir program hazırladı. Heyecanlandık. Sevindik. Ekran karşısında yerimizi aldık.
Genel olarak çok bilimsel ve ilginç konular da dile geldi.
Hayati isimli konuk da bir noktaya kadar bilgi ve tecrübelerini paylaştı. Katılmadığımız konular da olsa saygı ile dinledik.
Sayın Mehmet Ölmez Beyefendinin kanıtlara dayalı ve derin araştırmalarının sonucu olan bilgilerinden istifade ettik. Harika bilgiler girdi dağarcığımıza sayesinde…
Konu Karaman, Dil Fermanı ve Mehmet Bey’e gelince bu Hayati Bey fıttırdı. (Herhalde bir birikim vardı içinde ki makara gibi boşalıverdi. Ne kadar boş olduğu çıktı ortaya)
Güya dil konusunda her şeyi bildiğini kanıtlama çabasındaki bu zat Mehmet Bey’i yakalasa belki de dövecekti.
Üstelik hemen sonrasında Anadolu Beyliklerinin dile sahip çıkışını da övmesin mi?
Yahu bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Mübarek adam kendinle bari çelişme. Türk Dilinin bu gün dimdik ayakta olmasına vesile olan Fermanı bilmiyorsan o bildiklerinin de bir anlamı zaten yoktur.
Onlarca medresenin olduğu bir şehirde, Yunusu, Mevlana’yı alim yapan bir şehirde yönetici olan bir şahsı farsça bilmiyor diye sallayıp da kendini bari küçük düşürmese idin be arkadaş…
İlimin beşiği, medeniyetin inşa edildiği, Anadolu’da onlarca medeniyet üzerine kurulmuş bir şehrin yöneticisi o bölgede yaşayanların dillerini bilmemesi gibi bir safsatayı hangi mantıkla düşünüyorsun ki.
O şehir Mevlana’ya okul oldu, Yunusa Tekke oldu, Karabaş Veliye medrese oldu, Molla Fenari’nin katkılarına mazhar oldu. O şehri yönetenin komşusu Rum idi, Ermeni İdi, Yahudi idi… Acemistandan gelen göçmenlerin tercih ettikleri medeni bir şehir idi. Mehmet Bey komşularının dillerini, Rumcayı, Ermeniceyi, Farsçayı ve Arapçayı öğrenmeye ve bilmeye de mecburdu. İstemese de bilmek zorunda idi. Kaldı ki fabrikada üretilmedi, Bir bey oğlu Bey idi. Bir bey oğlu olarak eğitim almış ilmi ve askeri dehası ile de tarih yazmış bir şahsiyettir.
Şimdi bu Hayati Beye 3 şey yapılır…
Alırsın ele basarsın sopayı… Hayır, bu bizim tarzımız değil. Haşa bunu hiç istemeyiz, O bizi zorlasa da biz Karamalılar olarak bunu yapmayız. Çünkü Yunus SEVGİYİ, Mevlana HOŞGÖRÜYÜ ve Atatürk YURTTA SULH CİHANDA SULH felsefesini Karamanlı genlerinden almıştır.
İkinci yol Karamana davet edip ona buraları bir tanıtırız. Hem de öyle Mestan Karabacak, Yusuf Yıldırım, Esat Şen veya Osman Ülkümen ile değil de parkta oturan bir amca ile 5 dakika konuşturmak gerek ki gerçekleri öğrensin. O amca bile ondan daha değerli ve gerçek bilgilere sahiptir.
Öğrensin de Devlet Televizyonuna çıkıp tarihe damga vurmuş bir devlet büyüğü hakkında biliyorsa konuşmayı, bilmiyorsa tahminen saçma uyduruk ve densiz yorum yapmayı bıraksın.
Bilim adamı olmak toto, loto oynamak demek değildir. Bilim adamı kanıt, belge ve arşivlerle konuşur…
Üçüncü yol da boş veririz bu Hayati Beyi… Ekran karşısında şahsi bir takım gıcımıklarından dolayı bir Beyliğe, bir Beye ve bir Kadim Beldeye zırva yaklaşımlarla isnatlarda bulunan kişiyi de VAR saymak zaten İSRAF olur. Değmez…
Türkiye son yıllarda böyleleri ile doldu taşıyor…
Sonra da Ekrana çıkıp güya bizim arı sütü kadar saf temiz ve değerli Türkçemizi değerlendirme cüretine düşüyorlar.
Tüm kariyeriniz ve bilginiz bu kadar ise üstü kalsın Hayati Bey…
Nefis eğitimi olmadan dil eğitimi de olmuyormuş, bugün bunu öğrendik…
Hasan ÖZÜNAL